Tanım
PC’lerimizdeki bellekler, sistemde yer alan işlemci ve grafik kartları gibi veri yaratan ve işleyen birimlerin ortaya çıkardığı verilerin uzun ya da kısa süreli olarak saklandığı işlevsel birimlerdir. Sabit disk sürücüler, sistem RAM’leri, işlemcilerin içindeki cache diye tabir edilen bellekler, BIOS’un saklandığı EPROM’lar, grafik kartlarının üzerindeki RAM’ler, CD’ler, disketler v.s. hepsi PC’lerde yer alan bellek türleridir.
Bellek kavramı bu derece geniş bir konu olmasına rağmen bu yazıda konumuz olan bir çoğumuzun oldukça aşina olduğu, hep daha fazla olmasını hayal ettiğimiz ve hatta yeri geldiğinde overclock denemelerimize bile dahil ettiğimiz sistem RAM’i denilen bellekler. Peki RAM ne demek? RAM, İngilizcesiRandom Access Memory, Türkçesiyle Rastgele Erişilebilir Bellek kelimelerinin başharflerinden oluşan bir kısaltma. Bu noktada, belleklerin RAM’ler ve Sadece Okunabilir Bellekler yani ROM‘lar (Read Only Memory) şeklinde sınıflandırıldığını hatırlatmak isteriz. RAM’ler veriyi saklamak için beslemeye yani elektrik enerjisine ihtiyaç duyduğu halde ROM’lar besleme olmasa bile veriyi saklayabilirler. Ayrıca, ROM’lar genellikle, kısaltmanın açılımından da anlaşıldığı gibi sadece okuma amacıyla kullanılırlar. Üzerlerinde saklı verinin kullanıcı tarafından kolayca değiştirilmemesi hedeflenir
Çalışma Prensipleri
Anakartlarımızdaki bellek soketlerine yerleştirdiğimiz baskı devreleri, anakarta bağlandıkları veri yolunun genişliğine göre DIMM (Dual Inline Memory Module) ve SIMM (Single Inline Memory Module) gibi kısaltmalarla adlandırıyoruz; sanırız bunun da haklı bir sebebi var (!). Bugünlerde en popüler olanı, üzerinde genellikle bant genişliği yüksek ve dolayısıyla daha geniş veriyoluna ihtiyaç duyan DDR bellek yongalarını barındıran DIMM’ler. Dizüstü bilgisayarlarda kullanılan DIMM’ler fazla yer kaplamamaları için küçük olduklarından SO-DIMM (Small Outline Dual Inline Memory Module) yani küçük izdüşümlüRAM adını alıyorlar. DIMM’lere baktığımızda, genellikle 4,8 ya da 16 gibi belli sayılarda bellek yongaları, dirençler ve kondansatörlerin yanısıra SPD (Serial Presence Detect) denilen bir ROM yongası bulunduğunu görebiliriz.
<table width="100%" border=0 cellspacing=0 cellpadding=0><tbody><tr><td valign=top>

</td>
</tr><tr><td valign=top>
DIMM üzerindeki bellek yongaları (büyük olanlar) ve SPD yongası (sol alt köşe)
</td>
</tr></tbody></table>
SPD yongası üzerinde, yazımızın ilerleyen bölümlerinde daha detaylı değineceğimiz, baskı devre üzerindeki bellek yongalarıyla ilgili çeşitli parametreler saklanır. Bu parametrelerin zamanlamayla ilgili olanları (örn. CAS gecikmesi), üretimden sonra yapılan perfromans testleri sonucunda modülün kararlı olarak çalışabileceği en üst performansı gerçekleyecek şekilde belirlenir ve SPD üzerine işlenir. Bellek modülü anakarta yerleştirildikten sonra, SPD üzerindeki bu parametreler boot esnasında BIOS tarafından okunur ve sistemin bellek kontrolüyle ilgili kısımları (yonga seti) gerektiği şekilde haberdar edilir, böylece bellekle olan iletişim sağlanmış olur. Bellek modülünün üreticisi olan firmanın kodu, modülün üretim tarihi, seri numaralrı, bellek yongalarının kapasiteleri ve erişimleriyle ilgili bilgiler SPD yongasında saklanan diğer bilgiler arasında yer alır.
Bizi ilgilendiren asıl kısım ise bellek yongaları. Bunlar, tıpkı mikroişlemciler gibi, kılıflanmış tümleşik devreler. Üretim teknolojisi yani transistörlerin minyatürleştirilmesi bakımından bazı durumlarda işlemcilerden bir nesil önde gidenlerine rastlamak bile mümkün. Yonga üzerinde yer alan ve milyonlarcasının bir araya gelerek bellek dizisini oluşturduğu temel yapı, verinin en temel hali olan bir bitlik veriyi yani ikilik düzendeki 0 veya 1 bilgisini saklamakla sorumlu RAM hücresidir. Bir yongada bu hücreden milyonlarcası kullanıldığından, tasarım ve üretimde çalışan mühendisleri meşgul tutan ve para kazanmalarını sağlayan konuların başında bu bellek hücresini en az yer kaplayacak, en az fireyle en verimli şekilde üretilebilecek şekilde tasarlamak yer alır.
Bellek yongasının nasıl çalıştığını anlamak için önce bu tümdevrenin yapısını inceleyelim. Elimizde bir bellek dizini var. Bu dizini belli sayıda satır ve sütünlardan oluşan iki boyutlu bir tablo olarak düşünebiliriz. Tablomuzun yapıtaşları ise bahsettiğimiz RAM hücreleri. Bu tablo üzerindeki herhangi bir hücreye erişmek (yazmak ya da okumak) için o hücrenin tablodaki konumunu, yani, hangi satır ve sütünun kesişim noktasında bulunduğunu vermemiz gerekir. Bu konum bilgisine adres diyoruz. Erişimi kolaylaştırmak için genelde bellek tablomuz yonga üzerinde daha küçük alt tablolara bölünmüştür. Bu alt tablolara banka (bank) deniyor. Günümüzde bellek yongaları genelde 4 bankalı olarak tasarlanıyor. Kısaca, adresimiz satır ve sütün numaralarının yanısıra bir banka numarasını da içeriyor. Bu sayede bellek yongası hangi bankanın kaçıncı satırındaki kaçıncı sütunundaki hücreye erişim yapılmak istendiğini biliyor. İşlemcilerin belleğe erişirken kullandığı en küçük veri birimi tek bir bit yerine 8 bitten oluşan bayt (byte)’tır. Bu yüzden bellek yongalarında erişilebilen en küçük veri birimi de byte olarak düzenlenmiştir. Böylece bellek tablomuz satır, sütun ve banka adres bilgileriyle erişilen byte’lardan oluşuyor. Diğer bir deyişle bir byte’ı oluşturan ve tablomuzda yanyana konumlanmış olan 8 RAM hücresi aynı anda okunuyor ya da yazılıyor. Bu aslında gerçekte olanın basitleştirilmiş hali. Kullandığımız bellek modüllerinde anakarta bağlantıyı sağlayan veri yolunun genişliği göze önüne alındığında – ki bu DIMMlerde 128 bittir – aynı anda çok sayıda byte okumak mümkün (128bit/8bit=16 byte).
Sanıyorum ki bu noktada bir bankanın yapısını ve nasıl işlediğini incelemek yerinde olacaktır. Bu kısımda günümüzde en popüler olan SDR-RAM ve DDR-RAM bellek tiplerinin temel çalışma prensibi olandinamik RAM nasıl çalışır hep birlikte göreceğiz. Bahsettiğimiz gibi, banka, esas olarak belli sayıda satır ve sütunlardan oluşan bir byte tablosu. Bu tablodan byte’larımızı okumak için satır ve sütun numarasını yani adresini vermemiz yeterli. Simdi byte’larımızı oluşturan bitlerimize yani RAM hücrelerimize döndüğümüzde nasıl oluyor da bu hücrelerde saklanan veri ile dışarı dünya arasında iletişim sağlanıyor biraz daha yakından bakalım.

RAM hücremizi dışarıya bir vanayla bağlı olan bir hazne olarak düşünelim. Verimizi yani hücrelerde saklanan 0 veya 1 değerlerinden birini saklayan bitlerimizi de haznemizin boş ya da dolu olma durumu olarak, suyu ise yine aktığını varsayabileceğimiz elektriksel yük yani elektronlar olarak modelleyelim. Buna modele göre, RAM hücrelerimiz, yani küçük su hazneciklerimiz, saklayacakları veri 0 ise boş, 1 ise dolu oluyor. Bellek tablomuzda bir sütunda yer alan yani dikey olarak komşu olan haznelerin tümü ortak bir boruya bağlı. Her sütunda bulunan bu ortak borunun elektronikteki karşılığı bit hattı. Bit hattına her okuma veya yazma işleminden önce ayrı bir vana üzerinden su dolduruluyor. Buna birazdan daha detaylı deyineceğiz. Bu boruların bir ucunda, borudaki su seviyesini algılayan algı yükselticisi denilen birimler bulunuyor. Erişim sırasında, önce adresin gösterdiği satırdaki bütün hazneleri bulundukları sütunlardaki ana boruya bağlayan küçük vanalar aynı anda açılıyor ve tüm satırın sakladığı veri okunuyor. Sıra geliyor bu satırın hangi sütununun ayıklanacağına. Bunun için, bir kısmı satırla ilgili işlemlere eş zamanlı olarak, adresin gösterdiği sütun numarası çözümleniyor, o sütuna ait byte’ın algılayıcılarına algıla komutu veriliyor ve o byte okunmuş oluyor.
Hazne 0 mı yoksa 1 mi saklıyor bilmek istediğimizde, yani hücremizi okumak istediğimizde, haznemizi bit hattına bağlayan vanasını açıyoruz. Haznemiz boş ise önceden ağzına kadar suyla dolu olan borudaki (bit hattı) suyun haznemizin alabileceği kadar kısmı haznemizin içine doluyor ve ana borumuzdaki su biraz eksiliyor. Bit hattımızın ucunda yer alan su seviyesi algılayıcısı (algı yükselticisi), boru tamamen su doluysa 1, bir hazne kadar su eksilmişse 0 veriyor. Her sütunun altında o sütunun ana borusuna bağlı bir algılayıcı yer alıyor. Tekrar okuma işlemine geri dönersek, haznemiz okuma öncesi haznemiz boş ise yani 0 saklıyorsa vanası açıldığında ana borudaki su içine doluyor, ana borudaki su seviyesi düşüyor ve algılayıcımız 0 veriyor yani hücremizde saklanan veriyi doğru olarak dışarı aktarıyor. Haznemiz okuma öncesi zaten dolu ise (1 saklanıyorsa) haznemizin vanası açıldığında hiçbir su akışı olmuyor ve algılayıcımız dışarıya 1 değerini doğru olarak iletiyor. Bu noktada önemli bir konuyu açıklamak gerekiyor ki eminim bazı okuyucularımızın dikkatinden kaçmamıştır. Haznemiz 0 saklıyorsa yani boşsa, okuma işleminden sonra içine su doluyor, dolayısıyla içeriği bozuluyor ve bir anda 1 saklıyormuş durumuna geliyor. Aynı olay 1 saklama durumunda gerçekleşmiyor. Peki bu pratikte nasıl engelleniyor? Unutmayalım ki amacımız hazneyi, içeriğini bozmadan okuyabilmek. Basit bir fikir olarak, okuma işleminden sonra algılayıcımızın algıladığı değeri hücremize tekrar yazmak aklımıza gelebilir ancak bu performans açısından büyük kayıp olur. Düşünsenize, 0 olan her bit için her okuma sonrası bir de yazma işlemi için bekle. Gerçekte olay çok daha basit: Haznemiz ana borudaki suyun içine akmasına izin veriyor ancak bu suyu içinde saklamıyor, bunun yerine bir bakıma kanalizasyon diye nitelendirecegimiz çok daha büyük ve bellekteki her hazne tarafından paylaşılan başka bir hazneye başka bir kanalla boşaltıyor. Hücremizi kanalizasyona bağlayan kanal yine bir vana tarafından kontrol ediliyor. Haznemiz doluyken, kendi içindeki bir geri beslemeyle bu vana kapalı tutuluyor ve böylece hazneden kanalizasyona su kaçışı engelleniyor. Hazne boşken ise bu vana açılıyor. Bu kanalizasyonun elektronikteki karşılığı toprak. Böylece boşsa yine boş kalarak ama yapması gerektiği gibi bağlı olduğu sütunun bit hattındaki yani ana borusundaki suyun seviyesini azaltarak sakladığı verinin algılayıcı tarafından doğru olarak algılanmasını sağlıyor.

Okuma işlemini biraz olsun açıklığa kavuşturduktan sonra bakalım yazma işlemi nasıl gerçekleşiyor. Yazma işleminde amacımız haznemizin içeriğini gereken durumlarda değiştirmek. Gereken durumlardan kastettiğimiz, hücremize yazmak istediğimiz değer, hücremizin hali hazırda sakladığıyla aynıysa, herhangi bir değişikliğe gerek olmaması. Mekanizma, okumayla hemen hemen aynı. Yazma işlemi öncesi tıpkı okumada olduğu gibi sütuna ait ana boru suyla dolduruluyor. Bunun yapılma sebebi, önceden gerçekleşmiş bir yazma veya okuma işlemi nedeniyle ana borudaki su seviyesinde azalma olduysa bu eksiği tamamlamak, çünkü gördüğümüz gibi bu temel çalışma prensiplerinden birisi. Yazma işlemi sırasında istenilen hücrenin (haznenin) vanası açılıyor ve yazmak istediğimiz verinin 0 ya da 1 olmasına göre algılayıcıların bulunduğu ucundan ya haznenin bağlı bulunduğu sütundaki ana borudan yüksek basınçla su emiliyor (0) ya da boruya yüksek basınçta su basılıyor (1). Haznemiz boşsa vanası açılınca bir ucundan zaten ana borudan su emildiği için yine boş kalıyor, içine su dolmuyor. Aynı şekilde haznemiz doluysa ve 1 yazılmak isteniyorsa boruya basınçlı bir şekilde su basıldığı için haznemiz yazma işlemi sırasında yine dolu kalıyor. Öte yandan, haznemiz boş ise ve 1 yazılacaksa, yani dolması isteniyorsa, vanası açıldığında ana borudaki basınçlı su, hücrenin kanalizasyona olan su akışını bastırarak dolmasını sağlıyor ve hazne dolunca da geri besleme mekanizmasıya kanalizasyona açılan vana kapanıyor, haznemiz dolu kalıyor ve böylece sakladığı yeni veri 1 olarak değişmiş oluyor. Benzer şekilde, haznemiz dolu ise ve 0 yazılmak yani boşaltılmak isteniyorsa, yazma işlemi sırasında borunun ucundan basınçla su emiliyor, haznemizin vanası açıldığında emme gücüyle dolu olan haznemizdeki su da ana boruya çekilerek emiliyor. Hazne boşaldığında kanalizasyona olan bağlantı da boşalma işlemine destek olarak açılıyor ve işlem sonunda ana boruya bağlantı vanası kapandığımnda hücremiz boş olarak yeni verisi olan 0′ı saklamış oluyor.
<table width="100%" border=0 cellspacing=0 cellpadding=0><tbody><tr><td valign=top width=590>

Bellek yongaları
</td>
</tr></tbody></table>
Bir seviye üste çıktığımızda, bankaların ortak bir veri hattına birarada bağlanmasıyla ana bellek tablomuzun oluştuğunu görürüz. Bellek tablosunun yanında, adreste gösterilen banka numarasını çözen, yongayı gerektiğinde güç tasarrufu gibi nedenlerle kapatıp açılmasını, belirli komutların çalıştırılmasını kontrol eden kontrol yazmaçları (mode register) ve saat sinyalinin alınıp bankalara dağıtılmasını sağlayan sürücü devreleri bellek yongasını oluşturur.
Yapısı ve Çeşitleri
DDR3 – 240 pin Unbuffered / Registered DIMM

DDR2 – 240 pin Unbuffered / Registered DIMM

DDR2 – 240 pin VLP DIMM

DDR2 244pin Mini Registered DIMM

DDR - 184 pin Unbuffered / Registered DIMM

SDRAM – 168pin Unbuffered / Registered DIMM

DDR3 204pin SODIMM

DDR2 200pin SODIMM

DDR 200pin SODIMM

SDRAM 144pin SODIMM

RAM Çeşitleri
RAM'lerin, fiziksel yapıları ve çalışma prensipleri itibariyle mikroişlemcilerden hiç bir farkı yok. Tıpkı mikroişlemciler gibi, silikon üzerine işlenmiş çok sayıda transistörün, bu defa ağırlıklı olarak veri erişiminin kontrolü ve verinin saklanmasıyla ilgili belli işlevleri yerine getirmek amacıyla birbirine bağlanmasıyla ortaya çıkmış ve nispeten daha az karmaşık olan elektronik yapılar. Bu yüzden mikroişlemci teknolojileriyle RAM teknolojilerini ilgilendiren konular tamamıyla ortak. RAM teknoljilerini süren hedef, mikroişlemcilerde olduğu gibi, daha küçük transistörler üretmek, bu sayede aynı büyüklükte bir silikon parçasına daha fazla transistör yani daha fazla işlev sığdırmak ve silikonun daha hızlı çalışmasını sağlamaktır. Bu amaca ulaşma yolunda karşılaşılan engellerin çoğu üretim teknolojilerindeki gelişmelerle aşılmakta olup geri kalan kısım ise geliştirilen daha akıllı algoritmalar ve protokollerle çözülüyor. İşte RAM türlerini bu protokoller belirliyor.
![]() | ![]() |
Dizüstü PC'lerde kullanılan SO-DIMM | Masaüstü PC'lerdi kullanılan DIMM |
Çoğumuz, SDR-RAM, DDR-RAM, DDR II RAM, RDRAM ve hatta artık mazi de kalmış olsa daEDO RAM gibi kısaltmaları duymuşuzdur. Bu kısaltmalar, RAM'e erişmek, yani RAM'den veri okumak ya da RAM'e veri yazmak için kullanılan protokol hakkında bize bilgi verir. Örnek olarak, günümüzde en popüler RAM türü olan DDR bellekleri verebiliriz. Buradaki DDR (DoubleData Rate) kısaltması, çift veri hızlı bellekler anlamında kullanılıyor. Bir önceki nesil bellek türlerine isim veren SDR (Single Data Rate) kısaltması ise tek veri hızlı RAM'leri simgeliyor. Bu kısaltmaları daha detaylı açıklayabilmek için sonraki bölümlerde değineceğimiz bazı kavramları anlamak gerekiyor. Bu noktada, ön bilgi olarak söyleyebileceğimiz, DDR ve SDR kavramlarının senkron olarak çalışan, yani veri akışının bir saat işaretiyle düzende tutulduğu tip RAM'lerde, bir saat periyodu içinde gerçekleşen veri akış hızını belirttikleri olacaktır. RD-RAM ise RAMBUS firması tarafından geliştirilen RAMBUS veriyolu üzerinde çalışan, bazı yönlerden DDR'a benzeyen, İngilizce'deki 'RAMBUS Direct' kelimelerinin baş harflerinden ismini alan bir RAM türüdür.
ROM Bellek
ROM tipi belleklere bilgisayar kartlarının üretimi sırasında üretici firmalar tarafından sistemi destekleyen programlar bir defa olmak üzere yazılırlar. Bu tip
çipler bilgisayar kartlarına takıldıktan sonra sisteme, sadece bilgi vererek çalışırlar. ROM'lara yapıları itibarıyla veri yazma imkânı yoktur. Mikroişlemci, sistemin her açılışında açılış bilgilerini ROM bellekte hazır halde bulur. Bir defa kullanılan bu tip bellekler daha sonraları kullanıcılar tarafından da programlanabilecek şekilde üretilir. Kullanıcı uyarladığı sistemine uygun yazdığı işletim sistemi programını kendisi Programlanabilen ROM (PROM) belleğe yazabilecektir.
Mikroelektronik teknolojisindeki hızlı gelişmeler sayesinde hem silinebilen hem yazılabilen ROM bellek tipleri geliştirildi. EPROM denilen bu bellekler morötesi veya güneş ışığına tutularak silinip tekrar geri yazılabilmektedir. Bu belleği silmek için uzun süre geçmesi gerektiğinden daha sonra Elektrikle silinip tekrar programlanabilen ve günümüzde oldukça yaygın kullanılan EEPROM bellekler üretildi.İki basit ROM teknolojisi vardır. Bunlar bipolar ve MOS'dur. Bipolar erişim hızı yaklaşık olarak 50-90 ns. iken, MOS ROM belleklerin erişim zamanı büyüklük derecesi olarak daha yüksektir. PROM tipi bellekler her iki teknolojiyi kullanırken EPROM'lar sadece MOS teknolojisini kullanır.
Bellek satın alırken dikkat edilmesi gereken en önemli nokta belleğin sisteminiz uyup uymayacağı yani bellek uyumluluğudur. Buna ek olarak, ne kadar belleğe ihtiyacınız olduğunu ve elbette buna bağlı olarak, fiyat, kalite, temin edilebilme, satış sonrası hizmetler ve garanti gibi unsurlar önem kazanmaktadır.
Bu bölüm; seçiminizi etkileyen bu faktörleri açıklayarak,aklınıza takılan sorularınıza yanıtlar verecek ve en doğru seçimi yapmanıza yardımcı olacaktır. Bunun için bellek almadan önce şu soruların yanıtlarını bulmalısınız:
- Ne kadar belleğe ihtiyacım var?
- Sistemimin tanıyacağı/kabul edeceği bellek miktarı ne kadar?
- Hangi bellek tipi benim sistemime uygun?
- Anakart üzerinde kaç yuva var ve ben bellekleri yuvalara nasıl yerleştireceğim?
- Belleğin kaliteli olduğuna nasıl karar verebilirim?
- Bellek fiyatları hakkında ne bilmeliyim?
- Bilmem gereken diğer şeyler nelerdir?
Bilgisayarınız için en uygun bellek modülünü ve yükseltme biçimini öğrenmenin en kolay ve basit yolu “Memory Configurator – Bellek Konfigüratörü” adı verilen uygulamaları kullanmak. Hemen hemen tüm büyük bellek üreticileri kullanıcılara bu uygulamayı sunmakta. Bizim size tavsiyemiz Kingston Technology tarafından hazırlanan “Memory Configurator” uygulamasını kullanmanız.
UYUMLULUK
Daha önce de söylediğimiz gibi bellek bileşenlerinin sisteminizle olan uyumu, bellek kapasitenizi yükseltirken göz önüne almanız gereken en önemli etken. Bu bölümde bellek seçimi ve kullanımında bellek konfigüratörü kullanmanın avantajlarından sık sık bahsedeceğiz.
HANGİ TİP BELLEK BENİM SİSTEMİME UYGUN?
Sisteminiz için uygun belleği öğrenmenin en kolay yolu, sisteminizle birlikte verilen kullanım kılavuzu ve diğer dokümanları incelemektir. Daha sonrasında ayrıntılı bilgi ve yardıma ihtiyacınız olduğunda ise birçok yerden temin edebileceğiniz bellek konfigüratörlerini kullanabilirsiniz. Kingston ve tüm markalı bellek üreticileri hazırladıkları konfigüratörler ile bellek seçiminde kullanıcılara destek olmaktadırlar.
Bellek konfigüratörü kullanırken, beş farklı ölçüte göre arama yapabilirsiniz:
- Sistem üreticisi/model
- Bilgisayar model adı
- Bellek modülü parça kodu (örneğin, Kingston, distribütör, üretici)
- Spesifikasyon
- Genel bellek türü
Kingston Memory Configurator uygulamasına ulaşmak için , burayı tıklayınız.
EĞER SİSTEMİMİ BELLEK KONFİGÜRATÖRÜNDE BULAMAZSAM NE OLACAK?
Eğer sisteminizi bellek konfigüratörü programlarında bulamadıysanız, ne tür bellek kullandığınız öğrenmek için sisteminizle gelen dokümanları inceleyiniz. Bu dokümanlarda genellikle size gerekli olan bellek hızı gibi bilgiler mevcut bulunmaktadır. Spesifikasyon ölçütü ile arama yaparken uygun belleği bulmak için bu bilgi bile yeterlidir. Eğer hala yeterli bilgiye sahip olamdığınızı düşünüyorsanız size en yakın bilgisayar bayisine başvurabilirsiniz, yada info@asnet.com.tr adresinden bizlere ulaşabilirsiniz.
KAÇ BELLEK YUVASI AÇIK DURUMDA OLMALI?
Bilgisayarınızın içinin nasıl göründüğü yada ne kdar bellek takılı olduğu hakkında hiçbir fikriniz olmayabilir. Bilgisayarınızı satın alırken içine bakmış yada kullanım kılavuzunda buluna konfigürasyon şemasını incelemiş olabilirsiniz. Sisteminizin bellek konfigürasyonu hakkında hiçbir fikriniz olmasa bile bellek konfigüratörü programlarını kolayca kullanabilirsiniz. Her sistem için, sistemdeki bellek yuvası sayısını ve temel bellek konfigürasyonu kurallarını gösteren “bank şeması – bank schema” adı verilen diyagramlar bulunur. Sonraki bölümlerde, yuva sayısını belirlemek ve bellekleri yuvalara nasıl yerleştirileceğini anlamak için bank şeması diyagramının nasıl kullanılacağını anlatacağız.
BANK ŞEMASI NASIL OKUNUR?
BANK ŞEMASI NASIL OKUNUR?
Bank şeması, satır ve sütunlardan oluşan ve sisteminizdeki bellek yuvası sayısını gösteren diyagramdır. Bu diyagram anakartınızın bank yerleşimini kolayca anlamanız için hazırlanmış teorik bir yapıdır. Bu yapı sayesinde bellek modülü satın alırken ve sisteminize modül takarken size gereken konfigürasyon bilgilerini kolayca öğrenebilirsiniz.
Bir bank şemasında her [__] bir bellek yuvasını göstermektedir:
Örnek: [__][__][__][__] = 4 bellek yuvası
Diyagramdaki her sütun bir bellek bankını göstermektedir. Sütundaki ” ” sembolü bir banktaki bellek yuvası sayısını göstermektedir. Yükseltme işlemi bir defada tek bir bank biçiminde yapılır. Örneğin; eğer her sütunda iki [__] olan dört sütun var ise, yükseltme bir defada iki modül ile yapılacak demektir. Ancak eğer tek bir [__] satırı var ise, yükseltme bir defada tek bir modül ile de yapılabilir.
Örnekler:
8 yuva = [__][__][__][__][__][__][__][__]
(Modüller birer birer istenilen kombinasyonda takılabilir)
8 yuva (2’şerli 4 bank) = | ![]() |
(Bir defada iki modül birden takılmalıdır)
4 yuva (4’lü 1 bank) = | ![]() | (Bir defada dört modül birden takılmalıdır) |
Standard bellek (sisteminize takılı olarak gelen bellek) diyagramda removable – çıkarılabilir yada non-removable – çıkarılamayanolarak belirtilir.
Removable – çıkarılabilir bellek, bellek yuvalarına takılı halde gelen modüllerden oluşur. Daha yüksek kapasite istenildiğinde bu modüller çıkartılarak yüksek kapasiteli modüller takılabilir. Çıkarılabilir bellek, yanında bir sayı olan “
” sembolü ile gösterilir:
64 [___] ifadesinin anlamı, birinci yuvada 64MB’lik bir modül olduğu ve ikinci yuvanın boş olduğudur.


Non-removable – çıkarılamayan bellek, genellikle anakart üzerine lehimlenmiş biçimdedir. Bank şemasında köşeli parantez içerisinde gösterilir: [_64MB_] ifadesinin anlamı, anakart üzerinde yerleşik 64MB bellek olduğu ve iki adet bellek yuvası daha bulunduğudur.
Eğer sisteminiz konfigüratörde yer almıyorsa, sisteminizde kaç bellek yuvası ve bunların hangilerinin dolu olduğunu öğrenmek için sisteminiz açılırken F1 tuşuna basınız. Eğer sisteminiz destekliyorsa, sisteminizde bulunan bellek yuvalarını, hangi bellek yuvalarının dolu olduğunu ve yuvalara takılı bellek miktarını gösteren bir ekran açılacaktır. Eğer sisteminiz açılırken F1 tuşuna bastığınızda bu tür bir ekran açılmıyorsa, daha detaylı bilgi için sistem kullanım kılavuzunuza bakınız.
Son çare olarak, bilgisayar kasanızı açıp bellek yuvalarına bakabilirsiniz. (Önemli Not: Bilgisayar kasanızı açmadan önce sistem üreticinizin garanti ve ilgili şartlar ile ilgili uyarıları için sistem dokümanlarını incelemelisiniz). Kasayı açtığınızda belleklerin çiftler halinde takılı olduğu bankları görebilirsiniz. Bank etiketleri bankları tanımanızı sağlayacaktır. Banklar 1 yerine 0’dan başlayarak numaralandırılırlar. Bu nedenle eğer iki bankınız varsa, birinci bank “bank 0″ ve ikinci bank “bank 1″ olarak adlandırılır.
BELLEKLERİ YUVALARA NE ŞEKİLDE YERLEŞTİRMELİYİM?
Çoğu durumda; yeni bellek alırken yapmanız gereken, mevcut belleklerinizi atmanızı gerektirmeyen kalmadan en iyi bellek konfigürasyonunu belirlemenizdir. Bunun içinde bilgisayarınız ilk aldığınızda doğru bellek konfigürasyonunu seçmenizdir. Düşük kapasiteli modüller daha kolay bulundukları ve ucuz< oldukları işçin sistem üreticiler ve bayiler bellek yuvalarına çok sayıda düşük kapasiteli modül yerleştirebilmektedirler. Bir örnekle anlatmak gerekirse, 256MB’lık bir sistem olduğunu kabul edelim. Bu sistem iki ayrı biçimde satılıyor olsun; 128MB’lık iki modül halinde ve 256MB’lık tek modül halinde. Bu durumda doğru seçim ikinci konfigürasyon daha iyi bir seçimdir çünkü hem daha fazla bellek yuvasını boş bırakarak daha yüksek kapasite imkanı sunmakta hem de düşük kapasiteli olmadığı için sisteminizde kullanılabilir. Aksi durumda birinci konfigürasyonu seçmiş olsaydınız, kullanılır durumda tek bir bellek yuvanız olacaktı.
Bilgisayarınızı aldıysanız ve ilk bellek artırımınızı yapacaksanız, ihtiyacınız olan en yüksek kapasiteli belleği satın almalısınız, özellikle de sadece yeni belleği takabileceğiniz bir yada iki broş yuva varsa bu durum daha da önem kazanır. Şunu da unutmayınız, bilgisayar uygulamaları için gereken bellek gereksinimleri 12-18 ayda bir iki katına çıkar. Yani bugün size çok yüksek gelen bellek kapasitesi bir yıl içerisinde yetersiz gelmeye başlayabilir.
KALİTE
Tüm ürünlerde olduğu gibi, bellek kalitesi de üreticiden üreticiye farklılık göstermektedir. Genel olarak büyük ve tanınmış markalara sahip üreticiler tasarım özellikleri, yüksek kalite bileşen kullanımı ve uluslararası standartlara uygun kalite kontrol süreçleriyle yaptıkları yoğun testlerle kullanıcılara güvenilir bellekler sunmaktadırlar. Aynı şeyi düşük kaliteli, düzgün çalışmayan ve sisteminizi yüksek kapasitede çalıştırdığınızda nasıl çalışacakları belli olmayan düşük kaliteli bellekler için söylemek mümkün değildir. İstediğiniz kalitenin ne olduğuna karar vermek için aşağıdakileri göz önünde bulundurmanızı tavsiye ederiz:
1. Satın aldığınız bellek arızalandığında, geri iade için başvuru imkanı var mı? Sorun çözülene dek bilgisayarınız olmadan bir kaç gün bekleyecek zamanınız var mı?2. Eğer düşük kaliteli bir bellek kullanıyorsanız, arada bir olacak kesintilere – bilgisayarınızın aniden “kilitlenmesi”, yada mavi ekran gibi – alışmanız gerekecektir. Çalışırken dokümanlarınızı ne sıklıkta kaydedersiniz ve çalışmalarınızı kaybettiğinizde bu size kaça mal olur? Bilgisayarınızı oyun oynamak, e-posta okumak yada İnternet’te gezinmek için kullanıyorsanız bu tür kesintiler siz fazla rahatsız etmeyebilir. Ancak eğer bilgisayarınızı iş için kullanıyorsanız, yaptığınız çalışmaların kaybolması ciddi sorunlara neden olabilir.3. Güvenilmez belleklerin getirdiği en büyük tehlike: verilerdeki birkaç bit-in değişmesi yada hatalı okunması yani veri bozulmasıdır. Veri bozulmasının sonuçları, dokümanlarınızda oluşacak yazım hataları yada hesap tablolarınızda oluşacak hesap hataları olarak ortaya çıkar. Bilgisayarınızda yaptığınız işlerin doğruluğu ne derece önemlidir? Burada da yine bilgisayarınızı ne için kullandığınız önemlidir. Çünkü bilgisayarınızı oyun oynamak, mektup yazmak ve İnternet için kullanıyorsanız bu tür hatalar sizin için sorun olmayabilir. Fakat eğer önemli bazı finanssal hesaplamalar yapıyorsanız, verilerinizin ve yaptığınız hesaplamaların doğruluğundan emin olmanız gerekir.4. Tüm ürünlerde olduğu gibi ihtiyacınız olan kalite ve dayanıklılık ürünü nasıl kullanacağınıza bağlıdır. Çok yoğun kullanım gerektiren bilgisayar uygulamalarında, bellek ihtiyacı yüksektir. Bu tür uygulamalar, sistem hızına uygun ve güvenilir özelliklere sahip bellekler ile daha iyi çalışırlar. Eğer yazı yazmak gibi hafif uygulamalar yerine çoklu ortam ve benzeri yüksek veri tüketimi olan programlar kullanıyorsanız, düşük kalite belleğinizin hata yapma / arızalanma ihtimali yüksek olacaktır.
BELLEK KALİTESİNE KARAR VERMEK
Aşağıda bir bebeğin kalitesine karar verirken göz önüne almanız gereken bazı önemli etkenler açıklanmaktadır:
TASARIM
Bellek modülü tasarımcıları, tasarım yaparken, ya kesin olarak belirlenmiş teknik şartlar uyarlar yada maliyeti düşürmek için bazı ödünler verirler. Genel olarak, tasarımını kendisi yapan üreticiler, modül kalitesi üzerinde daha fazla kontrol imkanına sahiptirler.
BİLEŞENLER
BİLEŞENLER
DRAM yongaları, devre plakaları ve diğer bileşenlerin kalitesi, tüm modül kalitesini önemli oranda etkileyen bir etkendir. Yüksek kaliteli bellek yongaları düşük kaliteli yongalardan %30 daha pahalıdır, ve yüksek kaliteli devre plakaları düşük kaliteli alternatiflerinden %50 daha pahalıdır.
MONTAJ
MONTAJ
Bellek montajı sırasında etkili olan faktörler tüm bellek kalitesini etkilemektedir. Bileşenlerin doğru işlenmesi, lehim kalitesi gibi etkenler verinin/bilginin, yongadan modüle/modülden yongaya iletimini etkiler. Montaj ve depolama alalarındaki rutubet ve ısı da; bellek bileşenlerinin; çarpılması, genleşmesi yada büzülmesini önleyecek biçimde düzenlenmelidir.
DOĞRU İŞLEME
DOĞRU İŞLEME
Electro-Static Discharge (ESD), bellek modülü arızalarının en büyük sebeplerinden biridir. ESD arızası, aşırı ve uygun olmayan işleme yapma sonucu ortaya çıkar. Bellek modülleri sadece uygun işçiler tarafından işlenmeli ve işçiler düzenli olarak “topraklanmalıdır”. Modüller nakliye ve satış sırasında ESD ortaya çıkmasını önleyecek şekilde paketlenmelidirler.
TEST
Tam olarak test edilmiş belleklerde, çalışma esnasında hata ile karşılaşma olasılığı daha düşüktür. Standart üretim testlerine ek olarak, modüllerin doğru yapılıp yapılmadığından emin olmak için modüller kullanılacakları sistemler ile uyumluluk testleri yapılmalıdır. DRAM çekirdeği güvenilirliği test edilmeli ve modüller yoğun kullanımlı sistemler için “en uygun” hızlarda test edilmelidir. Bazı şirketler bu testlerin tamamını yaparlar bazıları ise sadece bir kısmını yapar.
FİYATLANDIRMA VE ELDE EDİLEBİLME
Bu bölümde bellek pazarında oluşan fiyat dalgalanmaları hakkında fikir edinmenizi sağlayacak bilgiler verilmektedir.
DRAM YONGA PAZARI
DRAM YONGA PAZARI
Bellek modülleri DRAM yongaların üretilir, yongalar (“fabs” olarak da adlandırılan) büyük tesislerinde üretilir. Bu işletmelerin kurulumu için iki yıl kadar süre ve büyük miktarlarda yatırım gerekmektedir – işletme başına ortalama 3 milyar dolar. Bu zaman ve maliyet faktörleri, bellek pazarındaki arz ve talep teki dalgalanmalara müdahale etme imkanını etkilemektedir. Yongaya olan talep arttığında, yonga üreticileri genellikle hemen tepki veremezler çünkü daha yüksek üretim yapabilmek için yapılacak kapasite artırım yatırımı yüksek maliyetlidir ve geri kazanç garanti değildir. Özellikler tüm rakipler de aynı anda benzer şeyler yapmakta olduğu için bu karar daha da önem kazanmaktadır. Bu yüzden eğer üreticiler talep artışının geçici olduğunu yada yatırımın kârlı olmadığını düşünüyorlarsa talep artışının ilk etkisi fiyat artışı olacaktır. Aynı şekilde eğer piyasada arz fazlası varsa bu defa da üreticiler fiyatları olabildiğince “başa baş “ (maliyet=satış fiyatı) noktasında tutmaya çalışacaklardır. Bunun sebebi bir işletmeyi kapatma maliyetinin o işletmeyi düşük fiyatlı ürünler üretip satmasından daha yüksek olmasıdır. Sonuçta eğer işletme yeterince dayanabilirse, kaybettiklerini yeniden kazanma şansına sahip olacaktır çünkü bir süre sonra tüm üreticiler üretimi azaltacaklar ve piyasa dengeye ulaşacaktır.
BELLEK FİYATLARI NEDEN İNİŞ – ÇIKIŞLIDIR
Bellek fiyatlarına etki eden birçok faktör vardır. Bunlardan başlıcaları: talep, DRAM üretim seviyesi, piyasadaki mevcut stok, yılın hangi döneminde olunduğu, yeni bir işletim sisteminin piyasaya çıkması ve bilgisayar satışlarıdır. Tüm bu etkenler bellek fiyatlarını farklı zamanlarda birlikte yada ayrı ayrı etkilerler.
Bellek alırken akılda tutulması gereken yılın bir çeyreğinde alınan bir 256MB modülün bir sonraki çeyrekte aynı fiyatta olmayacağıdır. En pratik yaklaşım bellek fiyatlarını en yakın geçmiş ile karşılaştırmaktır. Fiyat karşılaştırması yaparken doğru ve dengeli karşılaştırma için bellek tiplerini değil de MB başına düşen fiyat karşılaştırılmalıdır.
Piyasada bir düşüş söz konusu ise bunun “fırsat” yada kalitesiz bileşenlerden kaynaklanan “şanssızlık” olup olmadığına dikkat edilmelidir. Arz fazlası olan bir pazarda, uygun fiyatlı bellek bulma şansınız artar ancak şunu da unutmayın, üreticilerin gelirlerinde düşüş olmaktadır, dolayısıyla test ve diğer yüksek maliyetli üretim süreçlerinde ve malzemelerde bazı kesintiler yaparak zararını dengelemeye çalışacaktır. Bu konuda detaylı bilgi için yukarıdaki “Kalite” bölümünü inceleyiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder